Mating in Captivity | Esther Perel (Kitap)

Esther Perel’in Esaret Altındaki İlişkiler kitabı, modern ilişkilerde bağlılık ve özgürlük arasındaki çelişkiyi ele alarak, uzun süreli ilişkilerde tutkunun nasıl korunabileceği sorusuna yanıt arıyor. Perel, cesur ve kışkırtıcı bir yaklaşımla, geleneksel ilişki anlayışlarını sorguluyor ve sadakat, bağlılık, arzu gibi kavramları alışılmışın dışında bir perspektifle ele alıyor. Ancak kitabın önerileri her okuyucuya hitap etmeyebilir.

Perel’in temel tezi, güven ve tutkunun birbirine zıt dinamikler olduğu üzerine kurulu. Ona göre, bağlılık ve sadakat bir ilişkinin temel taşları gibi görünse de, aslında tutkuyu törpüleyen unsurlar. Bu nedenle, bir ilişkide arzuyu canlı tutmanın yolu, partnerinize sürekli yeni bir yabancıymış gibi yaklaşmak, onun tam anlamıyla ulaşılmaz olduğunu varsaymak ya da ilişkinin içinde kontrollü bir mesafe bırakmak. Bu fikir, bazı çiftler için heyecan verici görünebilir, ancak birçok kişi için gerçek hayatta uygulanabilir olmaktan uzak.

Kitap, özellikle sadakatsizlik konusuna getirdiği farklı bakış açısıyla tartışma yaratıyor. Perel, aldatmayı yalnızca bir ihanet eylemi olarak değil, aynı zamanda bireyin kendini yeniden keşfetme çabası olarak da değerlendiriyor. Ancak bu yaklaşım, sadakatsizliği normalleştirdiği ya da meşrulaştırdığı şeklinde yorumlanabilir. Özellikle, aldatmanın sadece bireysel bir keşif yolculuğu olarak ele alınması, ilişkide güveni ve karşılıklı sorumluluğu göz ardı eden bir bakış açısı gibi duruyor. Birçok okuyucu, kitabın bu noktada duygusal zararı ve etik boyutu yeterince hesaba katmadığını düşünebilir.

Bununla birlikte, kitabın en güçlü yönlerinden biri, danışanlarının gerçek hikayelerinden yola çıkarak teorik tartışmaları somutlaştırması. Perel, terapist olarak yıllarca edindiği deneyimlerle, çiftlerin ilişkilerinde karşılaştıkları çıkmazları gözler önüne seriyor. Ancak, sunduğu çözümler çoğunlukla soyut ve belirsiz kalıyor. “İlişkide gizem yaratın”, “Merakı canlı tutun”, “Bağımsız bireyler olun” gibi öneriler kulağa hoş gelse de, bunların pratiğe nasıl döküleceği konusunda net bir çerçeve çizilmiyor. Bu da kitabı okuyup ilham almak isteyenler için büyük bir eksiklik yaratıyor.

Ayrıca, Perel’in yaklaşımı, bireyselliğe yaptığı aşırı vurgu nedeniyle de eleştirilebilir. Elbette, sağlıklı bir ilişkide kişisel alanın ve bireysel kimliğin korunması önemli, ancak ilişkinin bir ortaklık olduğu gerçeği göz ardı edilemez. Perel’in kitabında, partnerlerin birbirine karşı sorumlulukları, bağlılığın neden önemli olduğu ya da ilişkinin karşılıklı fedakârlık gerektiren bir yapı olduğu gibi konular yeterince işlenmiyor. Bu, kitabın bazı bölümlerinde ilişkileri fazla bireyci bir çerçevede ele aldığı ve uzun vadede sürdürülebilir bir bağ kurmak için gerekli olan temel unsurları göz ardı ettiği hissini uyandırıyor.

Sonuç olarak, Esaret Altındaki İlişkiler, modern ilişkileri sorgulamak ve farklı bir perspektif kazanmak isteyenler için ilginç bir okuma olabilir. Ancak kitabın her önerisi uygulanabilir ya da her ilişkiye uygun olmayabilir. Perel’in ilişkilerde tutku ve bağlılık dengesini kurmaya yönelik fikirleri, kimileri için ilham verici olsa da, kimileri için fazla soyut, hatta gerçekçi olmaktan uzak görünebilir. Yine de, ilişkiler üzerine düşünmek ve geleneksel kalıpların dışına çıkmak isteyenler için dikkate değer bir kitap. Fakat Perel’in yaklaşımlarını birebir uygulamadan önce, kendi ilişkinizin dinamiklerini ve ihtiyaçlarını dikkatlice değerlendirmeniz önemli.