The Mythology of Work | Peter Fleming (Kitap)
Çalışmak nedir? Sadece hayatı sürdürmek için yapılan bir zorunluluk mu, yoksa kimliğimizin ayrılmaz bir parçası mı? Peter Fleming, Çalışmanın Mitolojisi kitabında bu soruyu en temelinden tartışmaya açıyor. Kitap, çalışmanın artık sadece geçim kaygısıyla yapılan bir faaliyet olmadığını, adeta yaşam tarzına dönüştüğünü anlatıyor. Yazar, çalışmanın hem bireysel hem de toplumsal düzeyde nasıl bir mitolojiye dönüştüğünü gözler önüne sererken, okuru rahatsız edecek ölçüde dürüst ve net.
Kitabın ilk sayfalarında, çalışmanın sadece bir iş olarak kalmadığını, günümüzde “Ben, İş” olarak adlandırılabilecek bir kimliğe dönüştüğünü anlatıyor Fleming. Tatildeyken bile mailleri kontrol etmek, gece saatlerinde patronlardan gelen mesajlara cevap vermek ya da sadece işe uygun görünmek için kişisel bakım harcamaları yapmak artık sıradanlaştı. Bu durumun bireyin bedenini, zamanını ve zihnini nasıl ele geçirdiğini anlatan cümleler oldukça çarpıcı: “Çalışmak başka şeylerin yanı sıra yapılan bir şey olmaktan çıkıp bireyin kendisi olan bir şeye dönüşmüştür.” (sayfa 13)
Günümüz çalışma hayatının giderek daha kaotik ve güvencesiz hale geldiğini vurgulayan yazar, neoliberal düzenin ‘serbest piyasa’ ilkeleriyle çalışma ilişkilerini dönüştürdüğünü anlatıyor. Bu dönüşümün bir sonucu olarak, insanlar artık sadece iş saatlerinde değil, sürekli olarak işle “temasta” kalıyorlar. Ofisten çıkmak, işin bitmesi anlamına gelmiyor. Mobil teknolojiler, işin eve, hatta yatağın kenarına kadar gelmesine neden olmuş durumda.
Fleming’in dikkat çektiği bir diğer nokta ise, insanların artık çalışmanın ötesinde bir hayatı tahayyül etmekte zorlanmaları. İşten kopmak neredeyse imkânsız hale gelmiş. Kapitalizm, çalışmayı sadece bir ekonomik zorunluluk olmaktan çıkarıp bir tür moral norm haline getiriyor. Artık çalışmayan biri, sadece gelirden değil, aynı zamanda sosyal kabulden de mahrum kalıyor.
Kitapta yer alan araştırmalar da bu tabloyu destekliyor. Örneğin, 2011-2012 yıllarında Gallup tarafından 142 ülkede yapılan bir çalışmaya göre, küresel iş gücünün yalnızca %13’ü kendisini işine gerçekten bağlı hissediyor. %63’lük bir kesim, işi yalnızca yerine getirilen bir zorunluluk olarak görüyor. %23’lük bir kesim ise işe karşı aktif bir ilgisizlik gösteriyor; yani hem fiziksel hem duygusal olarak işten kopmuş durumdalar (sayfa 56).
Yazarın özellikle üzerinde durduğu kavramlardan biri de taleplerin sürekli artması. Modern iş yaşamında “işin bitmesi” diye bir şey kalmamış durumda. “Birçok işin başlıca niteliği taleplerin katlanarak sürekli artmasıdır; işte bu nedenle işimiz hiç ‘bitmez’.” (sayfa 15) Çalışanlar her zaman daha fazlasını yapmaya zorlanırken, gerçek anlamda tatmin ya da karşılık da çoğu zaman gelmiyor. Üstelik bu bitmek bilmeyen iş talepleri, çalışanların özel hayatlarını da tehdit ediyor.
Fleming, “9-5” mesai saatlerinin artık bir efsaneye dönüştüğünü belirtiyor. Günümüzde birçok çalışan sabah 7.42’de maillerini kontrol etmeye başlıyor ve akşam 7.19’da işten çıkıyor. Dahası, yöneticilerin %80’i, mesai saatleri dışında çalışanları aramanın kabul edilebilir olduğunu düşünüyor (sayfa 48). Bu da işin artık sadece bir zaman dilimine değil, tüm güne yayıldığını ve kişisel yaşamı kuşattığını gösteriyor.
Tüm bu anlatım boyunca yazarın dilinde keskin bir eleştirellik var ama bu eleştiri kuru bir sistem karşıtlığına düşmüyor. Aksine, çalışmanın bizatihi doğası üzerine düşündürmeye çalışıyor: Çalışmak, gerçekten de bu kadar kutsal mı? Neden çalışmaya böylesine büyük bir anlam atfediyoruz? Ve daha da önemlisi, çalışmadan yaşamak mümkün mü?
Çalışmanın Mitolojisi, iş yaşamına dair ezberleri bozmakla kalmıyor, aynı zamanda okura şu zorlayıcı soruyu soruyor: “Bu şekilde yaşamak zorunda mıyız?” Eğer çalışma hayatı size yorgunluk, anlam kaybı ve tükenmişlik getiriyorsa, Fleming’in yazdıkları size çok tanıdık gelecek. Bu kitap, işin mitolojik yanını sorgularken, bize daha özgür, daha insani bir yaşamın da ipuçlarını sunuyor.

Çalışmanın Mitolojisi - Kapitalizm Kendine Rağmen Nasıl Ayakta Kalıyor?
Peter Fleming
2017
263 sayfa
goodreads

tekrar okumaya değer!
# n/a
2025 mayıs
nisan
mart
şubat
ocak
2024 aralık
kasım
ekim
eylül
ağustos
temmuz
haziran
mayıs
nisan
mart
şubat
ocak
2023 aralık
kasım
ekim
eylül
ağustos
temmuz
haziran
mayıs
nisan
mart
şubat
ocak
2022 aralık
kasım
ekim
eylül
ağustos
temmuz
haziran
mayıs
nisan
mart
şubat
ocak
2021 aralık
kasım
ekim
eylül
ağustos
temmuz
haziran
mayıs
nisan
2020 temmuz
nisan
2019 aralık
kasım
ekim
eylül
ağustos
temmuz
haziran
mayıs
nisan
şubat
ocak
2018 aralık
kasım
ekim
eylül
ağustos
temmuz
haziran
mayıs
nisan
mart
şubat
ocak
2017 aralık
kasım
ekim
eylül
ağustos
temmuz
haziran
mayıs
nisan
mart
şubat
ocak
2016 aralık
kasım
ekim
eylül
ağustos
haziran
mayıs
nisan
mart
şubat
ocak
2015 aralık
kasım
eylül
ağustos
temmuz
haziran
mayıs
ocak
2014 aralık
kasım
eylül
2013 aralık
kasım