Tell Everyone | Alfred Hermida (Kitap)

Sosyal medya hayatımıza sessiz sedasız değil, yüksek sesle, bildirimlerle, anlık güncellemelerle ve çoğu zaman fark edilmeden yerleşti. Alfred Hermida’nın Tell Everyone isimli kitabı, bu dijital devrimi yalnızca teknolojik değil, kültürel bir dönüşüm olarak ele alıyor. Hermida’ya göre sosyal medya, sadece haber paylaşmanın ya da arkadaşlarımızla iletişimde kalmanın aracı değil; aynı zamanda toplumsal bağlarımızı yeniden tanımlayan bir iletişim yapısı.

Kitabın merkezindeki temel düşünce şu: sosyal medyada yaptığımız paylaşımlar ne kadar sıradan görünürse görünsün, aslında bir toplumsal bütünün inşasına katkıda bulunuyor. Günlük hayattan kesitler, evcil hayvan fotoğrafları, sabah kahvesi üzerine birkaç kelime ya da linkli haber paylaşımları… Bunlar yalnızca dijital gürültü değil; Hermida’ya göre tam tersine, bizim kim olduğumuzu anlatan, diğerleriyle bağ kurmamızı sağlayan küçük ama etkili sosyal dokunuşlar. “Hayat boş şeylerle dolu. Bizi insan yapan da bu sıradan şeyler” derken (s.15), aslında bu içeriklerin kolektif hikâyemizin parçaları olduğunu vurguluyor.

Kitap, sosyal medyadaki kullanıcı davranışlarını sadece bireysel eğilimler olarak değil, aynı zamanda kültürel ve politik birer olgu olarak da ele alıyor. Özellikle kriz anlarında — bir doğal afet, toplumsal bir protesto ya da saldırı durumunda — sosyal medyanın bir haberleşme ağına dönüşmesi, onun gücünü net şekilde ortaya koyuyor. Bu mecraların eğlence dışında başka amaçlara da hizmet edebildiği bu gibi zamanlarda açıkça görülüyor. Kitapta bu yönün altı dikkatle çiziliyor: sosyal medya, en az çabayla en çok kişiye ulaşmanın bugünkü en etkili yolu.

Hermida’nın analizine göre sosyal medyanın en çarpıcı özelliği sadece erişim kolaylığı değil; aynı zamanda kalıcılığı. Paylaşımlar sadece anlık değil, arşivleniyor, kayıt altına alınıyor ve gerçek anlamda hiçbir zaman silinmiyor. Bu da her paylaşımı bir tür kamusal eyleme dönüştürüyor. Kimi zaman bu durum bireysel ifade özgürlüğünü desteklerken, kimi zaman da mahremiyet tartışmalarını gündeme getiriyor.

Yazar, sosyal medyayı salt teknik bir yenilik değil, alışkanlıklarımızı, bilgiye ulaşım biçimimizi ve haber alma refleksimizi dönüştüren bir paradigma olarak sunuyor. Geleneksel medyanın tek yönlü yapısının aksine, sosyal medya herkesin yayıncı olduğu bir alan. Bu dönüşüm, “haber” kavramını da yeniden tanımlıyor: Artık haberi yalnızca gazeteciler üretmiyor, olay yerindeki sıradan bir birey de bir tweet ya da fotoğraf ile dünyanın dikkatini çekebiliyor.

Herkese Söyle, sosyal medya hakkında sıkça karşılaştığımız yüzeysel yaklaşımların ötesine geçerek, bu platformların insan ilişkileri, kamusal alan ve kolektif hafıza üzerindeki etkilerini derinlemesine inceliyor. Hermida, dijital çağda bireylerin yalnızca bilgi tüketicisi değil, aynı zamanda aktif bilgi üreticisi haline geldiğini hatırlatıyor. Ve bunu yaparken sadece istatistiklere değil, gündelik dijital deneyimlerimize de kulak veriyor.