The Shallows | Nicholas Carr (Kitap)
Nicholas Carr’ın Yüzeysellik kitabı, internetin hayatımıza kattığı faydaları yadsımadan ama zihinsel bedellerini de göz ardı etmeden kaleme alınmış bir sorgulama. Kitap, yazarın 2008 yılında The Atlantic’te yayımlanan “Google Bizi Aptallaştırıyor Mu?” başlıklı makalesiyle başlayan tartışmanın devamı niteliğinde. Carr, bu yazıda ortaya attığı temel soruları genişletiyor ve internetin beyinlerimiz üzerindeki etkilerini tarihsel ve nörolojik bir bağlamda detaylandırıyor.
Kitap, Marshall McLuhan’ın “Medya, mesajın kendisidir” sözünü temel alarak başlıyor. McLuhan’a göre, yeni iletişim teknolojilerinin asıl gücü içeriklerinde değil, o içeriği ilettikleri biçimde gizlidir. Yani sadece neye maruz kaldığımız değil, nasıl maruz kaldığımız da düşünme şeklimizi dönüştürür. Carr, bu bakış açısını alıp dijital dünyaya uyguluyor: internet, sadece bilgi kaynağı değil, aynı zamanda zihinsel süreçlerimizi biçimlendiren bir ortam. (sayfa 12-13)
Carr, internetin bizleri “aptallaştırdığı” gibi basit bir iddiada bulunmuyor aslında. Aksine, internetin bilgiye ulaşım hızını artırdığını, iletişimi kolaylaştırdığını ve çok çeşitli olanaklar sunduğunu teslim ediyor. Ancak kitabın temel savı şu: bu kadar yüksek tempolu ve kesintili bir dikkat ortamında zihinsel derinlik kayboluyor. Hızlı bilgi tüketimi, zihinsel kalıcılık sağlamıyor. Derin okuma, uzun süreli dikkat ve anlam inşası gibi beceriler giderek törpüleniyor. (sayfa 19)
Yazarın “entelektüel etik” olarak adlandırdığı kavram da bu noktada devreye giriyor. Carr’a göre, her iletişim aracının kendine özgü bir entelektüel etiği vardır; yani sadece bilgi taşımakla kalmaz, nasıl düşündüğümüzü, neye değer verdiğimizi ve bilgiyi nasıl yapılandırdığımızı da etkiler. (sayfa 64) Bu perspektiften bakıldığında internet, bizi çoklu görev yapmaya teşvik eden, sürekli bildirimlerle bölünen bir dünyaya çekiyor.
Carr, yazının icadından önceki sözlü kültürleri hatırlatıyor: bilgi ezber yoluyla aktarılıyor, hafıza merkezi bir rol oynuyordu. Yazı, hafızanın yükünü almış ve bilginin daha kalıcı biçimde saklanmasını sağlamıştı. Ama şimdi, internetle birlikte bilginin sabitlenmesi değil, ulaşılabilirliği önem kazandı. Beyinlerimiz bu yeni ortama yeniden şekilleniyor. (sayfa 76-77 & 100)
Yazar, dijital okumayla gelen yüzeyselliği detaylı biçimde inceliyor. Artık insanlar kitapların bütününü değil, parçalarını okuyor. Linkler, bildirimler, sekmeler ve arama motorları dikkatimizi sürekli bölüyor. Carr’a göre, hiperlinklerle dolu bir metin, okurun metne yoğunlaşmasını engeller çünkü zihinsel enerji her tıklamada dağılır. (sayfa 116) Derin okuma, yerini hızlı taramalara ve anahtar kelime avcılığına bırakıyor.
Carr, modern kütüphanelerin geçirdiği dönüşüme de dikkat çekiyor. Kitap raflarının sessizliğini artık klavye tuş sesleri dolduruyor. ABD’deki halk kütüphanelerinin %99’u internet erişimi sağlıyor. (sayfa 124-125) Kitaplar okunuyor ama ekranlarda, parçalar halinde ve çoğu zaman odaklanmadan.
İnternetin sadece okuma alışkanlıklarımızı değil, dikkat süremizi de etkilediğini vurgulayan Carr, dikkat dağınıklığını pekiştiren bir dijital ortamda yaşadığımızı söylüyor. Kullanıcıların web sayfalarında geçirdiği ortalama süre 10 saniyenin altında ve çoğu kişi bir sayfaya derinlemesine odaklanmadan hızla geçiyor. (sayfa 169-172)
Google gibi şirketlerin iş modeli de bu dikkat ekonomisine dayanıyor. Google’ın amacı, kullanıcıyı sitede uzun süre tutmak değil; mümkün olduğunca çok tıklama almak. Bu nedenle, dikkat dağıtıcı içeriklerin teşvik edildiği bir yapı var. Carr’a göre, Google dikkat dağıtarak para kazanıyor. (sayfa 194 & 198)
Kitabın en çarpıcı bölümlerinden biri, internetin beyin yapımız üzerindeki etkilerine ayrılmış. Carr, nöroplastisite kavramı üzerinden beynin deneyime göre biçimlendiğini anlatıyor. Yani internette ne kadar çok zaman geçirirsek, beynimiz kısa dikkat sürelerine, çoklu görevlere ve yüzeysel işlemeye daha yatkın hale geliyor. Derin düşünme, anlam kurma, uzun süreli odaklanma gibi beceriler giderek zayıflıyor. (sayfa 237)
Yüzeysellik, teknolojiyi şeytanlaştıran bir kitap değil; ama teknolojinin getirdiği zihinsel maliyeti de açıkça ortaya koyuyor. Carr’ın argümanları sağlam, dili hem akademik hem de okunabilir düzeyde sade. Kitap, dijital çağda bilgiye ulaşmanın kolaylaştığını ama o bilginin derinlemesine işlenmesinin giderek zorlaştığını hatırlatıyor. En sonunda ise bizi şu soruyla baş başa bırakıyor: Her şeyi bu kadar hızlı tüketirken, gerçekten neyi anlıyoruz ve hafızamızda neyi tutabiliyoruz?

Yüzeysellik - İnternet Bizi Aptal Mı Yapıyor?
Nicholas Carr
2012
279 sayfa
goodreads

tekrar okumaya değer!
# n/a
2025 mayıs
nisan
mart
şubat
ocak
2024 aralık
kasım
ekim
eylül
ağustos
temmuz
haziran
mayıs
nisan
mart
şubat
ocak
2023 aralık
kasım
ekim
eylül
ağustos
temmuz
haziran
mayıs
nisan
mart
şubat
ocak
2022 aralık
kasım
ekim
eylül
ağustos
temmuz
haziran
mayıs
nisan
mart
şubat
ocak
2021 aralık
kasım
ekim
eylül
ağustos
temmuz
haziran
mayıs
nisan
2020 temmuz
nisan
2019 aralık
kasım
ekim
eylül
ağustos
temmuz
haziran
mayıs
nisan
şubat
ocak
2018 aralık
kasım
ekim
eylül
ağustos
temmuz
haziran
mayıs
nisan
mart
şubat
ocak
2017 aralık
kasım
ekim
eylül
ağustos
temmuz
haziran
mayıs
nisan
mart
şubat
ocak
2016 aralık
kasım
ekim
eylül
ağustos
haziran
mayıs
nisan
mart
şubat
ocak
2015 aralık
kasım
eylül
ağustos
temmuz
haziran
mayıs
ocak
2014 aralık
kasım
eylül
2013 aralık
kasım