Gönlüm Dilime Dargın | Elvin Aydın Keleş (Kitap)
Gönlüm Dilime Dargın, ilişkisel psikoterapiye dair kavramları yalnızca açıklamakla kalmıyor, aynı zamanda bir terapistin iç dünyasını da duyulur hale getiriyor. Elvin Aydın Keleş, teorilerin ötesine geçip mesleki pratikte yaşadığı zorlukları, çelişkileri ve kırılganlıkları son derece içten bir dille paylaşıyor. Kitap boyunca okuyucunun karşısında sadece bir terapist değil, zaman zaman kaybolan, bazen zorlanan ama her defasında ilişkiyi onarmaya çalışan bir insan var.
Keleş kitabın girişinde, terapi dünyasında onlarca farklı ekol olduğunu ama her bir uygulamanın kişiye özgü geliştiğini hatırlatıyor. Ve Irvin Yalom’a referansla şunu vurguluyor: Asıl iyileştirici unsur, iki insan arasında kurulan ilişkidir (giriş bölümü). Bu yaklaşım, kitabın bütününe sinmiş bir anlayış olarak karşımıza çıkıyor.
İlişkisel psikoterapi, bireyin hayatında adını koyamadığı, farkında olmadan tekrar ettiği duygusal döngüleri terapist ile kurduğu ilişkide yeniden yaşamasına imkân tanır (s.22). Bu sadece bireysel bir farkındalık süreci değil; kişinin başkalarıyla kurduğu ilişkilerde de dönüşüm yaşamasına olanak tanıyan bağlamsal bir iyileşme biçimidir.
Kitabın kuramsal temelini transaksiyonel analiz oluşturuyor. Eric Berne tarafından geliştirilen bu yaklaşıma göre, her bireyin içinde üç temel benlik durumu bulunur:
• Ebeveyn (P): İçselleştirilmiş otoritelerden gelen yargılar, kurallar, beklentiler. • Yetişkin (A): O anın koşullarına uygun, akılcı ve çözüm odaklı taraf. • Çocuk (C): Duyguların, içgüdülerin ve geçmiş deneyimlerin taşıyıcısı (s.47).
Bu benlik durumları yalnızca bireyin içinde değil, kişiler arası ilişkilerde de etkileşim halindedir. Terapide bu geçişleri fark etmek, duyguların davranışa nasıl dönüştüğünü anlayabilmek açısından oldukça önemlidir. Panik ataklar ya da yoğun korkular gibi bedensel tepkilerde çoğu zaman çocuk benlik devrededir; beden konuşur, ses değil (s.67).
Duyguların sağlıklı biçimde ifade edilebilmesi için önce düşünceye taşınması gerekir. Aksi halde duygular bedende sıkışır, içsel bir basınç yaratır (s.83). Terapi, bu duyguları anlamlandırmak ve dile dökebilmek için bir aynalama alanı sunar (s.88). Bu süreçte zihinselleştirme, yani hem kendi hem başkasının duygu, düşünce ve niyetlerini anlayabilme kapasitesi devreye girer (s.84). Bu kapasite erken çocuklukta gelişmeye başlar; bebekliğimizde bakım veren kişilerin duygularımızı fark etmesi ve onlara sözcük vermesiyle temellenir.
Kitapta savunma mekanizmalarına dair çok sayıda örnek yer alıyor. Keleş, psikoterapi sürecinde bu mekanizmaların nasıl çalıştığını hem teorik hem de deneyimsel bir dille anlatıyor:
• Takıntılı düşünceler, kişi duygularla yüzleşmeye hazır olmadığında zihinsel bir döngü yaratır (s.89). • “Celladın kahkahası”, kişinin acı veren bir anısını anlatırken kendisiyle alay eder gibi gülmesidir (s.99). • Pasif kalma, duygusal sorunlar karşısında enerjiyi kısmak, inkâr etmek ya da tamamen donmak şeklinde ortaya çıkabilir (s.109). • “Senaryo”, çocuklukta yaşanan duygusal durumların yetişkinlikte benzer şekilde tekrar edilme eğilimidir (s.73–74).
Keleş, yalnızca danışanı değil, terapistin iç çatışmalarını da görünür kılıyor. Terapistin bir yandan danışanın duygularını yansıtması, barındırması ve onunla birlikte kalması gerekirken, diğer yandan mesleki sınırları koruması ve gerçekliği unutmaması gerekir. Kitap bu gerilimi çok açık bir şekilde ortaya koyuyor; mesleki rol ile insani varoluş arasındaki çizgi, kimi zaman çok ince.
Yazarın sıkça referans verdiği Fairbairn’in şu cümlesi ise oldukça etkileyici: “Tüm nevrozlar, bireyin ruhsal bütünlüğünü koruyabilmek için geliştirdiği savunmalardan ibarettir” (s.37). Yani birçok içsel çatışma ya da davranış bozukluğu, aslında hayatta kalmaya yönelik bir çabanın dışavurumudur.
Kitabın son bölümlerinde, PAC diyagramı (P–A–C ↔ P–A–C) yardımıyla ilişkilerde nasıl tepkiler verdiğimiz ve karşı tarafla nasıl etkileşime girdiğimiz görünür hale getiriliyor (s.117). Ayrıca ilişkisel psikoterapi açısından önemli olan bir başka çerçeve de ilişkilerin gelişimsel döngüsü: dayanıksız mutluluk, rahat bağımlılık, rahatsız bağımlılık, bağımsız ilişki ve birbirine bağlı. Bu döngü, hem terapi sürecinde hem de gündelik ilişkilerde ilerleyişi anlamlandırmak için oldukça açıklayıcı bir model sunuyor (s.121).

Elvin Aydın Keleş
2021
208 sayfa
goodreads

# n/a
2025 mayıs
nisan
mart
şubat
ocak
2024 aralık
kasım
ekim
eylül
ağustos
temmuz
haziran
mayıs
nisan
mart
şubat
ocak
2023 aralık
kasım
ekim
eylül
ağustos
temmuz
haziran
mayıs
nisan
mart
şubat
ocak
2022 aralık
kasım
ekim
eylül
ağustos
temmuz
haziran
mayıs
nisan
mart
şubat
ocak
2021 aralık
kasım
ekim
eylül
ağustos
temmuz
haziran
mayıs
nisan
2020 temmuz
nisan
2019 aralık
kasım
ekim
eylül
ağustos
temmuz
haziran
mayıs
nisan
şubat
ocak
2018 aralık
kasım
ekim
eylül
ağustos
temmuz
haziran
mayıs
nisan
mart
şubat
ocak
2017 aralık
kasım
ekim
eylül
ağustos
temmuz
haziran
mayıs
nisan
mart
şubat
ocak
2016 aralık
kasım
ekim
eylül
ağustos
haziran
mayıs
nisan
mart
şubat
ocak
2015 aralık
kasım
eylül
ağustos
temmuz
haziran
mayıs
ocak
2014 aralık
kasım
eylül
2013 aralık
kasım